25 Ağustos 2014 Pazartesi

TATLI SAKAL

Yüzümde melek nuru, içimde şeytan ruhu...

Ben ne bir eksiğim ne de bir fazlayım, ben sadece benim! Dışarıdan ne gördüğünüz ya da gördüklerinizi nasıl yorumladığınızı pek önemsemiyorum zaten ben de kendim için doğru ya da yanlış, iyi ya da kötü diyemiyorum. Ben sadece hayatımı yaşıyorum, aynı sizler gibi. Şu "Tatlı Sakal" olayını anlatmadan önce bir açıklamada bulunmak istiyorum. Şu okuduğunuz yazıda kullanılan resme bakın. İlluminati üçgeni ve yazı stili, şeytani bir renk olarak kabul edilen bir kırmızı renk kullanılmış. Sitenin arkaplanına ve banner resmine bakarsak ölümü simgeleyen kuru kafalar kullanılmış. Sitenin sağında bulunan fotoğrafımı incelersek, göğsümün üstünde 6 cm'lik kesik izi bulunmakta ve bu da benim sadomazoşist kimliğimi ifşa etmektedir. Bunlarla birlikte tarayıcınızı incelerseniz sekmelerde bu blog sitesinin logosu pentagramdır. Bir de beni tanıyanları bildiği ve yazılarımda da çekinmeden ifade ettiğim gibi Nazi sempatizanıyım ki 4 yıldır svastika (gamalı haç) damgalı yüzüğümü işaret parmağımda taşımaktayım. Yeni Dünya Düzeni İlluminati'den başlayarak sırayla şeytanı, ölümü, sadomazoşizmi, Nasyonal Sosyalizm'i sırayla bünyemizde barındığımızı belirttik ki az sonra beni tekbirler eşliğinde yakacak grup gelmeden kendimi aklayayım.

Beni bu kadarla tanıyıp, bunlarla yargılamayın. Tabi bilgisayar karşısında gördüklerimize inanmak daha kolay, aslında beni de tanısanız ki dostlarım tanır ve bilir ki özümde bunlardan bir o kadar da uzağım. Öncelikle Allah inancımı koruyorum ki imanımı kaybetmedim, zaman zaman isyanlarım olsa da hani tavşan daha küsmüş misali şirk koşmaktan hep kaçındım. Biliyorsunuz sosyal içiciliğin bir tık yukarısında olmama rağmen tatilde kolonya bile koklamaktan kaçındım, halbuki kolonyalı kahvelerimle meşhur olmuştum. Neyse efendiler, şimdi alkolle arama bir mesafe koymuş bulunmaktayım ki ben tatilde bile cuma namazına gittim. Herkes kedileri kucaklarında sevip, elleriyle beslerken ben kimsenin yanına sokulmasına izin vermediği uyuz köpeklere elimle poğaça yedirdim. Yapılan iyilikler söylenirse anlamı kalmaz diyorlar ama ben anlam peşinde değil, farkındalık yaratma derdindeyim! Tatildeyken ne kadar tekne turunda striptiz yapsam da akşam bayılan kadına ilk müdahalede bulunanlardan biri bendim. İnsanı insan yapan kalp kırmaktan kaçınmasıdır, bu yüzden ben genelde kafa kırarım ki her insan öfke kontrolünde problem yaşayabilir. Hem öfke kontrolünde başarısız olsam da kriz yönetiminde iyiyim. Zaten tüm bu yazdıklarımdan sonra bana "Manyak" damgası basacaksınız ama hayatta bunu yüzüme niye söyleyemiyorsunuz? Çünkü hayatta bambaşkayım, yazdıklarımda bambaşkayım ama asla ve asla kötü biri değilim. Yazının başında dediğim gibi iyi biri de olmayabilirim ama efendiliğimden asla taviz vermedim. Bu beni her zaman bir numara yaptı, hem içinde şeytanı hem de meleği barındırmama rağmen.

Cunda'daki son gecemde yani tatilin beşinci gününün akşamı başıma çok güzel bir olay geldi, daha doğrusu olay yarattım diyebilirim. Günlüklerimde okuduğunuz gibi adadan ayrılmak için dolmuşa bindim sonra arkama şöyle liseli olması muhtemel bir genç kız oturdu, sonra onun yanına da orta yaşlı bir bayan oturdu ve yerler dolmaya başlayınca da yanıma çalışan bir genç kız oturdu. Günlerdir coşuyorum, gittiğim yerlerde de asla geri çevrilmiyorum, herkes bana kucak açıyor ya hazır tatildeyiz; bu ortamı da değerlendirmek istedim. Yan döndüm ve üçüne bakarak "Üç bayanın ortasına oturmuşken size bir soru sorabilir miyim? Ne siz beni tanıyor, ne de ben sizi tanıyorum. O yüzden soruma samimiyetle cevap vereceğinizden eminim." dedim. O orta yaştaki bayan sorabileceğimi söyledi ki diğerleri de onu onaylamak zorunda kaldı. Sakalımı sıvazlayarak "Nasıl yakışmış ve olmuş mu? Artık sakalımı böyle bırakmayı düşünüyordum da kötü mü?" diye sordum. Bilerek soruma kötü kelimesini iliştirdim ki ters psikoloji yaparak onların özgürce cevap vermesini sağladım ve cevapları alalım şimdi. Orta yaşlı olan bayan direkt "Tabi olmuş, bence gayet güzel." dedi. Oturma pozisyonumda dolayı yanımdaki çalışan bayana döndüm, ona baktığımı görünce gülümseyerek "Olmuş hem de tatlı olmuş." dedi ve hemen arkamı döndüm sıradaki cevabı almak için. Lisesi kızımız utangaçtı ama gözlerin alıcı gibi beni süzdükten sonra başını sallayarak "Bence de güzel, çok güzel." dedi. Sohbet başlayınca biter mi? Orta yaşlı olan "Benim 15 yaşında oğlum var ve onunda sakalları seninki kadar gür olduğunda böyle yapmasına izin verirdim, ben anne gözüyle söylüyorum." dedi ve sonra elleriyle diğer iki kızı göstererek "Ama zaten genç kızlar da beğendiyse hele ki tatlı buyduysa benim cevabım pek de önemli değil." diye ekledi. Sonra şoför dolmuşa bindi ve aracı çalıştırdı. Yanındaki kız "Sanırım tatil için geldin. Peki, nerede kalıyorsun acaba?" diye sordu, ben de "Mavi Pansiyon'da kalıyorum." diyerek cevap verdim ve arkamdaki kız "Mavi Pansiyon hani şu Çamlık tarafında olan." diye lafa karıştı demek ki hala kulağı bendeymiş. Birazcık daha sohbet edecektik ki ben ertesi gün Sakarya'ya döneceğim deyince yüzler değişti. Arkadaki kız telefonuna gömüldü, yanımdaki kız kulaklığını çıkarıp müzik dinlemeye başladı. Demek ki bir hafta değil bir ay tatil yapsaymışım neler olacakmış neler, şeytan tüyü mü var bende? Sonra herkes sırayla indiler ki hepsi bana "iyi akşamlar" dilemeyi unutmadı ve şoför bomba soruyu patlattı "Abi neden senin adresi istediler?" ve ben de olayı anlattım. Şimdi de size anlattım, şeytanla arkadaşlık etmeyin ama şeytan tüyünüzü de yanınızdan eksik etmeyin.

Amour (Rammstein)
Aşk vahşi bir hayvandır.
Sizi soluklar, sizi arar.
Kırık kalplerin üzerine yuva kurar.
Ve öpücükler ve mumlar olduğunda avlanmaya gider.
Sıkıca dudaklarınızı emer,
Ve kaburganıza doğru tüneller kazar.
Hafifçe kar gibi bırakır.
Önce sıcak tutar sonra soğuk, sonunda canınızı yakar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder