6 Ekim 2014 Pazartesi

BAYRAM FALAN

Hani her gün bayramdı bana?

Herkes "Kurban Bayramı gelecek." diyordu ve ellerinde alışveriş poşetleriyle sokaklarda koşturuyorlardı. Ne bayramıydı bu, anlayamıyordum. Zaten her günü bayram değil miydi bana? Daha doğrusu öyle söyleniyordu bana. Gene de diğer insanlara imrendim, bu bayram farklı bayramdı anlaşılan. Eller öpülecek, tatlılar yenecek, kurbanlar kesilecekmiş. Ben diğer bayramlar öyle yapmıyordum ki. Neyse, gene de adetlere uymak gerek diye düşündüm. Deli olsak da topluma ters hareket etmek hoş olmazdı. Zihnimi daha rahat toparlamak için bahçeye çıktım ve masaya oturdum. Elime de kağıt kalem alıp bayram planı yapmaya koyuldum, ne kadar yoldan geçen insanlar "Masadan in, sandalyeye otur deli!" diyerek dikkatimi dağıtlar da listemi hazırlamaya devam ettim.

Önce bu bayram "Kurban Bayramı" olduğu için kurbanlık hayvan bulmalı, sonra da misafirler için tatlı ve çocuklar içinde çikolata şeker filan ayarlamalıydım. Artık bu kadar oyalanmak yeter diye düşünüp dışarı çıkmaya karar verdim. Dışarıda dengesiz hareketler yapmamak adına dolaptaki ilaçlarımdan bir iki avuç yuttum ve sonra da dışarı çıktım. Hayvan almak için vakit geçirmeden hemen pet shopa gittim, kurbanlık hayvan isteyince beni pataklayarak dışarı attılar. Açıkcası dövdükleri için değil, sövdükleri için üzülmüştüm. Biraz yürüdükten sonra önüme çöp kutusundan bir kedi atladı. İşte, bir hayvan bulmuştum ve çok mutlu olmuştum. Kediyi almak için yere doğru eğildim ama bir daha kalkamadım. Çünkü bayıldım, sanırım evden çıkarken yuttuğum ilaçlar fazla geldi.

Uyandığımda kedi yoktu ama bir köpek başımda dikiliyordu. Zaten onun yüzümü yalamasından uyanmıştım. Kedi gittiği için üzüldüm çünkü o küçüktü ve tek başıma kesebilirdim ama köpek büyüktü, onun için sanırım hissedar bulmam gerekecekti. Köpeği ıslıkla filan çağırarak bir kumaşçının önüne kadar getirdim çünkü kumaşçıda işim vardı. Hemen kumaş dükkanının çöp kutusunu karıştırdım, içinden kirli de olsa kırmızı kurdele ve uzunca bir ip buldum. İpi köpeğin boynuna bağladım, kurdeleyi de kulaklarına bağladım ve aynı televizyondaki kurbanlıklar gibi olmuştu. Çok sevindim, ben de kurban kesecektim ama hala hissedarlar yoktu. Köpeğimi alıp eve gitmeye başladım, mahalledekilere ortaklık teklif edecektim. Hiçbir şey umduğum gibi gitmedi; önce Aysel Teyze bastonuyla kafama vurdu, Manav Salih suratıma armut fırlattı, Bakkal Mahmut yerde beni tekmeledi, sonra da mahallenin çocukları "Deli!" diye bağırarak beni eve kadar taşladılar. Köpeğimle eve sığındık, atılan taşlar canımı acıtmış ve vücudumu çürük içinde bırakmıştı. Biri alnıma isabet etmiş, akan kanlar yüzümün bir yarısını kana boyamıştı. Köpek ise yüzümü yalayıp temizlemeye çalışıyordu. Acı içinde uyuyakalmışım.

Gözümü bir açtım, köpek kahvaltı hazırlamış ve yatağıma getirmiş. Yatak dediğim de kanepe ama olsun, şükür. Çok sevindim ve iştahla kahvaltı yapmaya başladım. Çayım bittikçe köpek çayımı tazeliyordu, beraber kahvaltımızı yapıyorduk. Sofrada sadece kuş sütü eksikti ama uyandım, meğersem rüya görüyormuşum. Köpek yerde yatıyordu ve kendime "Köpek rüya da olsa sana kahvaltı hazırladı, borçlu kalma." dedim. Dolaptan dünden kalma yarım ekmeğimi çıkardım. Yarısını köpek için doğradım, yarısını da kendime ayırdım çünkü ilaçları tok karnıma almam gerekiyormuş. Kahvaltı ilaç filan derken vakit geçti, hala kurbana hissedar bulamamıştım. Bir de tatlı ve çikolata işini halledememiştim. Tatlıyı evde yapabilirdim ama çikolatayı dışarıdan almam lazımdı. Hastane masraflarım yüzünden cebimde fazla para kalmamıştı ama gene de alışverişe çıktım. Dün bayıldığım için bu sefer fazla ilaç yutmamıştım ama gereğinden az yutmuşum. O yüzden markette kendimi kaybedip temizlik reyonundaki toz deterjan paketlerini çakımla patlatıp etrafa saçtım, beni durdurmaya çalışan güvenlik görevlisinin suratına çamaşır suyu döktüm, marketten kaçarken de kasiyer kızları elle taciz ettim. O sırada diğer güvenlik görevlileri üstüme çöktü! Aslında attıkları dayak canımı acıtmıyordu ama dün de dayak yemiştim ve üstüne de çocuklar tarafından taşlanmıştım, o yüzden dirençsizdim. Polisler geldi ve beni karakola götürdüler, ifademi almak için de bir odaya kapadılar.
- Anlat bakalım.
- Neyi anlatayım?
- Uğraştırma bizi, her şeyi anlat! Markette ne arıyordun, neler yaptın, neden yaptın?
- Alışverişe çıkmıştım. Market reyonları üstüme doğru gelmeye başladı, dışarı kaçmaya çalıştım ama içeride kayboldum. Yorulunca bir rafa dayandım ama deterjanlar varmış. Paketlerdeki o gıcırtı sesi beni çıldırttı! Hemen çakımla birini öldürdüm ama sonra içinden beyaz tozlar dökülmeye başladı ve buna da kızdım. Bütün paketleri dövüp cezalandırmak istedim ve paketler ellerimde patlamaya başladı. Sonra güvenlikten biri geldi, benden daha sinirliydi. Elini yüzünü suyla yıkarsa rahatlar diye düşündüm, o yüzden suratına su fırlattım ama çamaşır suyu olduğunu o an anlayamadım. Devamını da biliyorsunuz, bütün güvenlikler üstüme çöktü ve siz geldiniz.
- Üstündeki tüm darp izleri güvenliğe mi ait? Çok feci dövmüşler seni, her yerinde morluklar var ve başında da bir yarık var.
- Hayır, onlar yapmadı. Başımdaki şişlik mahalleden Aysel Teyze'nin eseri, burnumdaki şişlik bizim manavdan, karnımdaki kızarılık ise Mahmut Abi'nin tekmelerinden, diğer morluklar ve kafamdaki yarık ise mahalledeki yaramaz çocukların attığı taşlardan oldu. Güvenlik sadece üstüme çöktükleri sırada 9 yıldır üstümden çıkarmadığım gömleğimi biraz eskittiler. Bana yenilerini almazlarsa onlara dava açabilir miyim?
- Marketi birbirine katmışsın, dikkat edersen taciz ettiğin kasiyer kızlar konusunu açmadım ve sen dava açmaktan bahsediyorsun.
- Ben sadece bayram için çikolata alacaktım!

Dedim ve ağlamaya başladım. Odaya başka biri gelip beni sorgulayan adama bir şeyler dedi, sonra beni serbest bıraktılar. Karakoldan çıkarken beni sorgulan adam peşimden geldi elime bir kese kağıdı tutuşturdu. İçine bir baktım, çikolata vardı ve çok sevindim. Kurbanlığım vardı, eve gidip tatlı yapacaktım, çikolatam da artık vardı ama kurban bayramı denilen şey ne zamandı? Polise hem çikolatalar için teşekkür ettim hem de merakımı ona açtım. Bayram yarınmış yani akşam olup yatacak, sabah olup kalktığımızda bayram gelmiş olacakmış. Dans ederek evimin yolunu tuttum ama mahalleye gelince dans etmeyi bıraktım, gene dövmelerinden ve taşlamalarından korktum. Saklanarak evime gittim, kapıyı açtıp içeri girince köpek üstüme atladı. O da bayram gelecek diye heyecanlıydı ama onunla oynayamazdım. Hemen tatlı yapmalıydım, dolaptan küp şekerleri ve iki paket sade bisküviyi çıkardım, buzdolabından da çokokremi aldım. Küp şekerleri çokokremle kaplayıp bisküvilere yapıştırıyordum, sonra azcık suyla ıslatıp buzdolabına koyuyordum. Bu arada gizli tarifimi de sizle paylaşmış oldum. Tatlı bitince yattım uyudum, yarın bayramdı ve kurbanımı tek başıma kesecektim. O yüzden dinlenmeli, iyi bir uyku çekmeliydim. Bayram heyecanıyla hemen uyumuşum.

Sabah ezan sesiyle uyandım, hemen mutfaktan bıçağı kaptım ve köpeği ipinden tutup zorla bahçeye çıkardım. Yere yatırdım ama hayvan tekrar kalktı, gene yatırdım ama gene kalktı. Başından bastırıp yere yatırdım, bıçağı boğazına dayadım. Tam keserken elimden kurtulup kaçtı. Aynı televizyondakiler gibiydi, ben de peşinden koştum filan ama tabi yetişemedim hayvana. Boynum bükük döndüm evime. Sonra kendime "Bugün bayram, iyi ol ya!" diyerek moral verdim. Ardından dün bana verilen çikolataları kenarı kırık ama temiz olan kaseye doldurdum. Çocuklar bana ne kadar taş atmış olsalar da onlara çikolata ikram edecektim. Misafirler için hazırladığım tatlılar zaten dolapta yenmeyi bekliyorlardı. Her şeyi tamamlamış biçimde kanepeye oturdum. Evet, kanepe geceleri yatağım gündüzleri de normal kanepemdi işte. Kulağım kapıdaydı, her an çalabilirdi. Uzunca bir süre geçti ama kapımı çalan olmadı. Kendimi televizyonda çıkan reklamlardaki yaşlı amcalar gibi hissettim. Torunlarım el öpmeye gelmemişti! Gerçi çocuklarım bana daha torun yapmamışlardı çünkü daha karımla çocuk yapmamıştık. Aslında benim karım da yoktu! Ben insanların dediği gibi deli miydim gerçekten? Köpeği kurbanlık olarak keseyim derken, misafir beklerken ilaçlarımın vakitleri geçmişti işte. Dolaptan ilaçlarımı avuç avuç aldım ve onu gördüm. Gene bir beyaz ışık ve bayıldım.

Uyandığımda hastanedeydim, gözlerimi açmakta zorlanıyordum ama etrafımdaki konuşulanları duyuyordum. Hemşirelerden birinin diğerine "Komşuları bayram ziyareti için evine gittiklerinde kapıyı açan olmamış, sonra polis çağırmışlar ve polis de bu deliyi yerde baygın bulmuş." dediğini duydum. Demek bayram ziyaretime gelen olmuş, ziyaretime gelmişlerdi, çok sevindim ve gene bayıldım. Rüyamda ise hemşirelerle elim sende oynuyorduk.

Tango İstanbul (Oya & Bora)
Yine sonbahar geldi yıl geçti mi üstünden
Cesaretim mi yoksa kaybolan içimde yıkılırken mevsimler
Son dans mı beklenen hesaplanan adımlar
Aşkın bataklığında kayboldum ardında kalan yalnızlıklardı
Bu sence geç kalmış bir şarkı mı bizler gibi
Bu sırrı hep saklardı tango İstanbul

Çıkmaz bir yol kalan çoktan adımlar bitmiş
Şansımı en başından kaybettim dansa ayak uydurmak imkansız
Dudaklarımda sen sevişmiyorduk aslında
Tutkularımızla tükeniyorduk tutsak bedenlerimiz boşlukta
Bu sence hiç olmamış bir aşk mı başlanmamış
Solduk daha ilk adımda tango İstanbul

4 yorum:

  1. vayyyy
    hakikaten iyi olmuş :)
    bu akıcılık çok iyi, diğer yazıların böyle mi. dur bir kontrol edeyim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkür ederim, beğenmene sevindim :) bu arada seni kıskandığımı da itiraf edeyim, senin yazına oluk oluk yorumlar akıyor ya, sen de süpersin belli :D diğer yazılarımı da aynı kafayla yazıyorum ama bundan sonraki yazılarımı, bu yazıma benzetmeye çalışacağım. Çünkü sevildi gibi bu yazım, tekrar görüşmek üzere hocam...

      Sil
  2. Yanıtlar
    1. güzel diyorsan güzeldir, beğenmene sevindim :) ama seni buralarda daha sık görmek isterim, kendimce yazmaya çalışıyorum işte hani insan okunduğunu bilmek istiyor :)

      Sil