11 Ekim 2014 Cumartesi

SAÇLARIM

Artık saçlarıma değil, sakalıma tutuyorum fön makinesini...

İnsanlar "Kılda keramet olsaydı, götte çıkmazdı." diyorlar ama saç sakal önemli şeyler. Zaten önemli olmasaydı tek bir makasla evde saçlarımızı keser, kendimizi tıraş ederdik ama olay öyle değil. Saç boyayan, şekil veren, dükkanlarının kapılarına oyuncuların ve mankenlerin fotoğraflarını asan kuaförler var. Demek ki kıl deyip geçmemek lazımmış.

Küçükken hatırlarım, berber beni boyum kısa olduğu için sandalyenin üstüne kalas koyardı ve ben de onun üstüne otururdum. Makinenin sesinden korkar, salya sümük ağlardım. Yerimde rahat durmadığım içinde saçlarımı pek doğru kesilmezdi. Gene de tatlı bir çocuk olduğum için beğenilirdim yani saçım önemsenmezdi. Şimdi bakıyorum da zaman ne çabuk geçmiş, kalasın üstünde saçlarımı kesen berber şimdi benim sakal tıraşımı yapıyor. Artık fazla uğraşılacak bir yanım da yok, saçlar 3 numara ve sakalların da kırıkları alıp yanakları temizletiyorum. Halimden memnunum, rahat rahat şapka ya da bere takabiliyorum çünkü saçım bozulacak derdim yok. Banyo olayım da çok rahat oluyor, hani filmlerdeki gibi depresyon moduna girip yere çöküp ağlamıyorsam 5-10 dakikada hemen yıkanıp çıkıyorum. Bu arada banyo olayı da çok uzadı, neyse biraz da mutfak tezgahında devam edelim sonra yatak odasına geçeriz. Biraz pislik gibi konuştum ama pisliğime ortak olan herkes de pisliktir.

Şaka bir yana eskiden banyodan çıkınca narsist gibi ayna karşısında vücudumu incelerdim. Ne ayı gibi kıllıyım ne de çekik gözlüler gibi kılsızım. Kaslı değilim ama cılız da değilim, hem boy kilo uyumun yeter de artar bile. Zaten göbek desen var ile yok arasında, pofuduk yastık kıvamında işte. Süt gibi beyaz, mermer gibi pürüzsüzüm; adeta heykel gibiyim. Belki de gerçekten narsistim! Yine de vücudumla ilgilendikten sonra yüzüme bakardım, dişlek olabilirdim ama onları saklayan tatlı dudaklarım var. Burnum biraz büyük ama hokka burunlu olsa ne olacaktı, ben kadın değilim. Hem güzel gözlerim ve onların güzelliğine güzellik katan güzel kaşlarım var. Hem benim gözlerim kahverengi, ben bile bakmaya doyamıyorum. Kendimi seviyorum, kendini sevmeyi başaranlardanım!

Ve 4-5 aydır sadece fotoğraflarda gördüğüm saçlarıma, o zamanlar aynada da bakardım. Saçlarım kıvırcık, dalgalı değildi ama düz de sayılmazdı. Azcık dalgalıydı işte ve renginin de net bir ismi yoktu. Siyah saçlı değilim, kahverengi saçlı da değilim ama sanırım koyu kestane rengi saçlara sahibim. Hele güneş ışığı vurunca rengi daha bir tatlı oluyordu. Parmaklarımla saçımı biraz da arkaya tarardım, kendi saçlarımı kendim okşardım. Adı kirli ama kendisi temiz sakallarım vardı. Benim olayım buydu, dediğim gibi çocukluğumdan beri aynı berbere gider aynı saç tıraşını olurdum. Vakit geldi, o koyu kestane saçlı çocuğa küstüm ve ona ceza verdim. Saçlarımı kazıttım, sakallarımı da saldım ama sonra sakalıma şekil verdim. Sonuç bu, şimdi aynaya baktığında sadece kendi bedenimi görmüyorum. O uzun keçi sakallı, kısacık saçlı ve ürkütücü bir gülüşle aynaya uzun uzun bakan birinin gözlerinden ruhuna akıyorum. İçimde cezasını çeken saçları düzgünce kesilememiş yaramaz bir çocuk var ama ağlıyor. Çünkü o çocuk masumdu! Doğru hayatına yanlış insanları alması dışında bir hatası yoktu ama olan da olmuştu. Şimdi her zamanki gibi her şeyi zamana bırakacağız.

Bir gün saçlarımın tekrar uzadığını görürseniz, yüreğimde tekrar çiçekler tomurcuk açıyor demektir. Sakallarım uzamaya devam ederse de yanıma fazla sokulmayın, baldırınıza av bıçağını saplarım.

Mazeretim Var Asabiyim Ben (MFÖ) 
Gülmüyor yüzüm hayat zor oldu
Güller susuz kurudu soldu
Tövbe ettim gene bozuldu, yüreğim yanar
Mazeretim var asabiyim ben

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder